Ketojenik Defne ne yer ne içer?
Merhabalar, Defnece Lezzetler’de ketojenik yaşamıma hoş geldiniz.
Kısaca bahsedecek olursak Ketojenik beslenmenin temelini düşük karbonhidratlı,yeterli proteinli ve yüksek miktarda sağlıklı yağ ile beslenmek oluşturuyor. Bu beslenme şekli ilk olarak 1920'lerde epilepsi hastası çocuklarda uygulandığında, çocukların kriz geçirmesinde ciddi oranda bir azalma görülmüş; beslenmenin, bu hastalıktaki inanılmaz sonuçları kriz önleyici ilaçların bulunmasıyla göz ardı edilmeye başlanmış. 1990'lara geldiğimizde Amerikalı film yönetmeni Jim Williams oğlu Charlie’nin epilepsi hastalığı karşısında çaresiz kalınca tekrar bu beslenmeyi gün yüzüne çıkartmış, ilaçlardan alamadığı sonuçları bu beslenme şekliyle kısa sürede almasıyla epilepsi tedavisinde bu diyetin önemini dünyaya duyurmak için Charlie Vakfı’nı kurmuş. Diğer her beslenme şeklinde olduğu gibi kısa bir süre sonunda bu beslenme de dünya literatüründe kendi fanlarını ve düşmanlarını edinmiş. Ben son bir yılda bu beslenmeyi kendi hayatımda uygulayanlardan biri olarak bu beslenmenin daha doğrusu yaşam biçiminin fanları arasındayım. Bir tıp geçmişim olmadığı düşünülürse burada size okuduklarımdan kendi filtremle süzdüğüm bilgileri sunabilirim. Bu yüzden , sadece benim değil herkesin söylediklerini kendi hayatınıza uygulamadan kendi araştırmanızı yapmanızı öneririm.
Normal bir insan vücudu karbonhidratın yapı taşı basit şekeri yakmaya göre programlanmış. Bu yüzden basit ve Kompleks karbonhidrat yani şeker, un, pirinç, tahıl ve meyve gibi gıdalar tükettiğimiz an vücut kısa bir sürede bunu yapı taşlarına ayırıp enerji olarak kullanıyor. Karaciğerimiz bu besinleri sindirmek için insülin salgılıyor; insülin yükselen kan şekerimizi normal seviyelere indirmeye çalışıyor. Sağlıklı bir insanda bu süreç saat gibi çalışsa da uzun süre şeker tüketen insanlarda insülin yeterince salgılanamıyor ve yüksek kan şekeri vücutta diyabet, tiroid rahatsızlığı, karaciğer yorgunluğu enflamasyon gibi bir çok rahatsızlığa sebep olabiliyor.
Yeterince insülin salgılayıp vücudunuzun bu yan etkilerden hiçbirine sahip olmadığını varsayalım; durum böyle de olsa enerji için şeker yakıyorsanız karaciğeriniz bir anda 90 gramdan fazla şekeri depolayamıyor, buna kaslarınızda depolanan şekeri eklesek bile şekerin fazlası yağa çevriliyor ; işte trigliserit diye bildiğimiz bu değer tamamen tükettiğiniz ekstra karbonhidratın yağ formunda depolanmasıyla oluşuyor. Bu anlattıklarımın ketojenik diyette yeri ne derseniz işte ketojenik diyette amacımız karbonhidrat alımını sınırlayarak vücudu şeker yakan durumdan yağ yakan bir makinaya çevirmek.
Bunu nasıl yapacağımızı sonraki yazılarımda dilim döndüğü karar açıklayacağım. Ama bugün önceliğimi ketojenik beslenmeye geçtiğimden beri mutfağımda kendi yerlerini edinen ürünleri kısaca anlatmakla başlayacağım. Son bir yılda ketojenik besleniyorum dediğimde en çok duyduğum soru peki ne yiyorsun ne içiyorsun oldu, bu nedenle ben de size kendi ketojenik erzak dolabımı tanıtarak başlamaya karar verdim.
Gördüğünüz gibi seçenekler oldukça çok. Gerçekten en çok kısıtlandığınız alan şeker yükü nedeniyle meyveler. Meyve olarak avokado, hindistan cevizi, az miktarda çilek ve orman meyveleri, limon, zeytin, domates, salatalık ve patlıcan yenilebiliyor. Sebzelerden, toprağın üstünde yetişen, özellikle yeşil renkli olanları, tercih ediyoruz. Ben, mevsimine göre pazardan bu hafta ıspanak, lahana, karnabahar, kara lahana, yeşillik, biber, pırasa, mantar aldım. Bunlar haricinde soğan, sarımsak, pazı, enginar, brokoli, brüksel lahanası, kuşkonmaz, mevsim otları da zevkle kullandığım sebzeler. Yağlardan zeytinyağı, tereyağ, sade yağ ve hindistan cevizi yağı; kremalardan hindistan cevizi sütü ve çiğ krema kullanıyorum. Bazı yemeklerde, sandviç yapımında ve kahvaltılarda değişik peynirler,ton balık, konserve uskumru, sucuk ve füme şarküteri ürünleri tercih ediyorum.
Yumurta ketojenik beslenmemde sadece kahvaltıda kullanılan bir ürün değil; çoğu tatlı ve ekmek tariflerinde ana malzeme. Bu beslenmede günlük kişisel değerlere göre yaklaşık 80 gram protein alıyoruz, bir adet yumurtada yaklaşık 6 gram protein olduğunu düşünürsek yumurta özgürce kullandığımız bir protein kaynağı olsa da tek başına yeterli değil. Kırmızı et, tavuk ve deniz ürünlerinin özellikle yağlı kısımlarını tercih ediyoruz. Yüksek besin değerini düşünürsek sakatat çeşitlerine de mutfağımızda yer açmanın tam zamanı...
Şu ana kadar bahsettiğim malzemelerin çoğu oldukça tanıdık, ketojenik beslenmenize değişik ekmekler ve tatlılar eklemek isterseniz temin etmek zorunda olduğunuz ürünler; hindistan cevizi unu, badem unu, yumurta akı protein tozu, karnıyarık otu tohumu, susam, stevia bazlı şekerler... Ben bu ürünlerin çoğunu Migros ve Carrefour'da buluyorum, bazı ürünleri ise internet alışverişi ile temin ediyorum. Size tavsiyem aklınıza yatan tariflerdeki malzemeleri gerektikçe almanız.
Her biri ayrı; uzun uzun bahsedilmeyi hak eden kemik suyu, domates konservesi, fermente lahana ve ev mayonezi başka bir yazı konusu...
Neden bahsedelim? detaylı bilgi isterseniz yorumlar kısmında sorularınızı bırakabilirsiniz.
Bu arada bugün itibarı ile youtube kanalım yayında https://www.youtube.com/watch?v=RETMYfVgxos, ilk yazılar ve videolarda sürçü lisan ettiysek affola,Kanalıma ve bloguma abone olmayı unutmayın...
Defnece kalın...
Comments